Dantel | Konular | Kitaplar

Sedef Sanatı

Sedefkârlar, ince marangozluk işleri yapan kişilerdi Bunlar sedef, fildişi, kemik ve benzeri maddeleri ustaca kullanarak çeşitli eşyalar yaparlardı. Sedefçiler ise yalnızca sedefi işleyen kişilerdi. Yani sedefçiler zanaatçı, sedefkârlar ise sanatçı idi. Osmanlı Devletinde mimarlar ilk önce sedefkârlık eğitimi görür, sonra mimar olurlardı. Mimar Sinan ile mimar Mehmet Ağa da bu öğrenimi alıp mimar olan ünlü kişilerdi Evliya Çelebi, 4 Murat döneminde sedefkârların 100 dükkân 500 kişi, pirlerinin ise Şuayb-Hindi olduğunu yazar Sedef, renklerinin albenisi, işlenebilme özelliği ve gökkuşağının tüm renklerini yansıtmasıyla ilgi çekmiş, Sümerlerden beri çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Sedefçilik doruk noktasına Osmanlı döneminde ulaşmış, en özgün örnekleri bu dönemde verilmiştir. Edirne’deki 2 Beyazıt Cami kapı kanatları, bir rivayete göre Fatih Sultan Mehmet’in som sedeften yapılan tabutu, 3 Murat’ın Ayasofya’daki türbesinin kapı kanatları, Sultan Ahmet Camii’nin pencere ve cümle kapılarının kanatları, Balıkesir’deki Zağanospaşa Camii’nin kapı kanatları, mimari yapılarda kullanılan sedef işçiliğinin en görkemli örneklerini oluşturmaktadır.

Tarihsel sıralamayla takip ettiğimizde ve yazılı kaynaklara baktığımızda,15.yy’ da Topkapı Sarayı Müzesi’nde birçok sedefli eşya görmekteyiz. Müzenin 1505 tarihli hazine defterinde (1) sedefli eşyaların varlığı bildirilmektedir. Hatta Raht Hazinesine ait defterlerde sedefli eğer takımlarının kayıtlarına rastlamaktayız(2),fakat bu takımların üzülerek günümüze ulaşamadığını söylemeliyiz 16.YY ; Yavuz Sultan Selim’in türbe kapısı, Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Cami kapı ve pencere kanatları, Süleymaniye Cami kapı ve pencere kanatları,3 Murat’ın yatak odası kapı kanatları. Bu dönemde sarayda sedefkârların bir atölyesinin bulunduğunu ve sedefkârların burada geometri dersi okudukları da kaynaklarda yer almaktadır. Bu yüzyılda saray atölyesinden Mehmet Usta, Dalgıç Ahmet ve Mimar Mehmet Ağa yetişmiştir.

17.yy.; sedef sanatında değişik bir tarz ortaya çıkmıştır, geometrik şekiller yerini bitkisel motiflere bırakmış Bu dönem eserleri, Sultan Ahmet Cami Revan ve Bağdat köşkleri, Valide Sultan Dairesi, Yeni Valide Cami, en güzel örneklerdir,1 Ahmet’in tahtı,4 Mehmet’e ait saltanat kayığı, güzel örneklerdendir.

19.yy ve 20.yy ; Avrupa barok ve rokoko tarzı mimariyi etkilemiş ahşap daha az kullanılmaya başlanmış, sedef işlemeli eserler azalmıştır. Bu dönem eserleri 2 Mahmut tuğralı çekmece, 2. Abdülhamit’e gönderilen hediyelerdir20yy’ın ilk yarısına kadar devam eden sedef sanatı, bu dönemin en ünlü ismi Vasıf Ustanın 1940 da ölümüyle son bulmuş, Küçükyalılı İsmail usta ve Nerses Ustanın ölümüyle de bu dönemin son sedefkarları tarih sayfalarındaki yerini almıştır.

Vasıf Usta ;Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında yüzen bir sergi haline getirilen Karadeniz gemisi ile çıktığı Avrupa gezisi sırasında, bu vapurun bir kamarası, Atatürk tarafından kendisine, atölye olarak tahsis edilmiş ve bu yolculuk sırasında yaptığı çalışmalarda, çekmeceler, levhalar, çeşitli müzik aletleri yapmıştır Vapurun geziye çıkmadan önce Atatürk tarafından da ziyaret edilmesi Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında sedef sanatı için önemlidir ve ilginçtir Yaşamının son yıllarında Güzel Sanatlar Akademisinde görev yapmış, o dönemde yaptığı sedefli kapı yüzyılın son sedefçilik örneği olarak Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesine konmuştur.

Günümüzde ise özel tercih ve çabalarla bazı sanatçılar tarafından sayılı çalışmalar devam etmekde, Salih Balakbabalar ve Zeki Kuşçuoğlu gibi hocalarımız tarafından akademik olarak da yaşatılmakta ve gelecek nesillere taşınmasında çaba ve gayretlerin son bulmadığını ispatı olmaktadır.

Oymacılık ve sedef işleme yüzyıllardan beri bilinen değerli bir zanaattır Ahşabın oyularak şekil verilmesi ve bu oyukların içinin sedefle doldurulması geçmişten günümüze değin birçok kişinin ilgisini çekmiştir. Özellikle değerli ve sevilen eşyaların süslenmesinde kullanılmıştır. Uğraşı zor ve pahalı olan bu zanaat genellikle saraylıların ve zenginlerin ilgisini çekmiş. Hat sanatı, ebru sanatı gibi oymacılık ve sedef işleme de Osmanlı imparatorluğu döneminde rağbet görmüş, işlenmiş, geliştirilmiş ve günümüze taşınmıştır

İki türlü oymacılık vardır, aletler yardımı ile ahşap zemin üzerinde delikler açmadan belli bir desenin kazılması. Bu tür oymacılık genellikle sarayların kapılarında, padişahların tahtlarında, yağlıboya tabloların çerçevelerinde görmemiz mümkün. Oymacılığın bir başka türü de ince ve düz bir ahşaba küçük şekiller halinde deliklerinin açılmasıdır buna örnek olarak ta sitemizde tanıttığımız çeşitli kuş kafesleri ve süs eşyalarının üzerinde görebilirsiniz.

Sedef işleme deniz kabuklarının, istiridyelerin janjanlı parlak kısımları üste gelecek şekilde oyulmuş yere doldurularak zımpara edilmesi ve verniklenmesi işlemidir. Günümüzde dolgu malzemesi toz halinde kullanılmakta işlenen ahşap’ın rengine göre değişik renkleri bulunmakta ve daha güzel sonuçlar alınmaktadır.


Konular